Site icon MEGESOFT

Halkalı Haber | Sabahattin Zaim Üniversitesi Mezuniyet

Halkalı Haber | Sabahattin Zaim Üniversitesi Mezuniyet Töreni

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Alman Meclisinin Ermeni iddialarına ilişkin kararıyla ilgili, “Eğer kendinize güveniyorsanız, onurunuz varsa, ilminiz varsa. Çıkarın hukukçularınızı, tarihçilerinizi, arkeologlarınızı gönderin.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Alman Meclisinin Ermeni iddialarına ilişkin kararıyla ilgili, “Eğer kendinize güveniyorsanız, onurunuz varsa, ilminiz varsa. Çıkarın hukukçularınızı, tarihçilerinizi, arkeologlarınızı gönderin. Kimleri göndereceksiniz, hangi ülkeden gelecekse gelsin, incelesinler, araştırsınlar. Orada eğer söylediğiniz gibi bir şey çıkıyorsa biz herkesle yüzleşmeye hazırız. Ama bunu yapamadılar. Çünkü bu bir cibiliyet meselesidir.” dedi.

Erdoğan, Sabahattin Zaim Üniversitesinin Halkalı Yerleşkesi’nde düzenlenen 2015-2016 Akademik Yılı Mezuniyet Töreni’nde yaptığı konuşmada, gittikleri ülkelerde liderlerle görüştüklerinde, hangi ülkenin bu ülkelere gelip hangi madenlerini nasıl sömürdüklerini kendilerine anlattıklarında şok olduklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Altınlarını nasıl götürdüler, petrollerini nasıl götürdüler, elmaslarını nasıl götürdüler, fil dişlerini nasıl götürdüler. Bunları anlatıyorlar ve herhangi bir dik duruş olduğu zaman katliam… Bunu yaptılar. Ruanda’da Fransa’yı konuşmadan yapabilir miyiz? Ruanda katliamının arkasında kim var? Fransa var. Ama sindirilmiş insanlar.

Tayyip Erdoğan konuşuyor. Nasıl konuşmayalım. Şu anda Fransa emniyetinin, güvenliğinin yaptıklarını biz ekranlarda izliyoruz ama asıl Fransız televizyonlarında bir tanesini göremezsiniz. Göstermezler. Bakın günlerdir Fransa kaynıyor, Avrupa kaynıyor. Böyle de bir dezenformasyon var. Ben de şimdi endişe duyuyorum. Gelişmeler endişe verici.” diye konuştu.

Türkiye’deki Gezi Parkı odaklı olaylar sırasında ağaçtan dolayı endişe duyanların olduğunu dile getiren Erdoğan, “12 ağaç bir yerden söküldü bir başka yere taşınacak. Telefonla konuşuyoruz, Avrupalı dost görünenlerle. ‘Ya endişeleniyoruz’ diyorlar. Ne olduğundan haberiniz var mı? ‘Vallahi işte televizyonlardan falan izliyoruz.’ Gelin de biz size yerinde gösterelim. Gelmezler. Şimdi aynı şeyi ben söylüyorum. Siz yerlerde süründürüyorsunuz, kızları, erkekleri hepsini. Tekme, tokat giriyorsunuz. Endişeleniyoruz.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Afrika’da bu yağmanın ve sömürü düzeninin modern yöntemlerle devam ettirildiğine hala şahit olduklarını anlatarak, şöyle devam etti:

“Burada şu hususu özellikle ifade etmek isterim. Afrika’nın paylaşılması gayesiyle düzenlenen utanç konferansının, sevgili gençler, 1884 yılında Berlin’de toplandığını bilir misiniz? Afrika’yı bölüşmek için 1884’te Berlin’de konferans topluyorlar. Bugün aynı Berlin, kendi tarihindeki kara lekeye aldırmadan, ülkemizi Ermenilere karşı soykırım yapmakla itham eden Almanya parlamentosuna ev sahipliği yapıyor.

Bu ne menem iştir. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Ben burada Kenya’nın kurucu lideri… Bakın bu çok enteresan. Bu seyahatimde görüştüğüm kişinin de babası olur. Şu anki devlet başkanı Uhuru Kenyatta’nın… Uhuru isminin de manası hürriyet. Uhuru Kenyatta’nın babası Jomo Kenyatta, son derece manidar bir sözünü, bir tespitini burada ben sizlere aktarmak istiyorum. Bakınız ne diyor baba Jomo Kenyatta.

‘Avrupalılar geldiklerinde onların elindeİncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim, topraklarımız ise beyazların elindeydi.’ Nasıl bir kurnazlık görüyor musunuz? Nasıl bir oyun. Evet bu sözle bugün dünyaya nizam vermeye kalkışan, her fırsatta insan hakları, özgürlük demokrasi diyen birçok Avrupa ülkesinin iki yüzlülüğünü, çok net bir şekilde ortaya koymaktadır.”

“Biz her zaman dik durduk, dikleşmedik”

Afrika’da bulunmuş hiçbir batı ülkesinin kendini bu suçlamadan kurtaramayacağına işaret eden Erdoğan, “Durum bu kadar açıkça ortadayken, Avrupalıların kendi tarihlerine hiç bakmadan bizi asılsız iftiraların muhatabı yapmaları, tam bir kara mizah örneğidir. Şu anda Türkiye’de yaklaşık, takribi söylüyorum 100 bin Ermeni var. Bunun yarısı vatandaşımız.” dedi.

Türkiye’deki Ermenilerin diğer yarısının ise vatandaş olmadığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Fakat biz bunlar bize barındı diye, bize sığındı diye biz bunları kovmadık. Aynen Suriye’den, Irak’tan gelenleri nasıl misafir ettiysek, Ermenistan’dan gelenleri de biz aynen misafir olarak ülkemizde ağırlıyoruz. Allah aşkına bu kadar yaklaşımı müşfik olanTürkiye’ye karşı bu adamların yaklaşımının acaba affedilir bir yanı var mı?

Yani biz çok daha farklı yaklaşabilirdik. Eğer biz Ermeni düşmanı bir ülke olsak, bu gelenlerin hepsiniErmenistan’a geri gönderirdik. Biz Türkiye’de… Almanya’da bir de onu konuşuyorlar, utanmadan, sıkılmadan, terbiyesizce. Güya Ermenilere ait kiliseleri biz şu anda yıkmışız, el koymuşuz. Elinize, dilinize dursun. Tam aksine Ermeni vakfiyelerindeki kiliseleri, kendilerine teslim ediyoruz. Varlıkları varsa, kendilerine teslim ediyoruz. Diyorum ki bak bizim arşivlerimizde şu anda milyonu aşmış belge var, bunlar incelenmiştir. Eğer kendinize güveniyorsanız, onurunuz varsa, ilminiz varsa.

Çıkarın hukukçularınızı, tarihçilerinizi, arkeologlarınızı gönderin. Kimleri göndereceksiniz, hangi ülkeden gelecekse gelsin, incelesinler, araştırsınlar. Orada eğer söylediğiniz gibi bir şey çıkıyorsa biz herkesle yüzleşmeye hazırız. Ama bunu yapamadılar. Çünkü bu bir cibiliyet meselesidir. Cibiliyet meselesi. Bu çok önemli. Başbakan olduğum zaman söyledim, o günden bugüne Cumhurbaşkanlığım dahil 13 yıl geçti. Hiçbir zaman kalkıp da ‘Biz varız’ diyemediler. Ama oradan çıkıyor bir ukala bir şey hazırlıyor, Alman parlamentosuna sunuyor. Neymiş? Birileri de diyor ki güya ‘Türk’. Ne Türk’ü.

Bunların kanının laboratuvar testinden geçmesi lazım. Bizim yani onun kanının öyle olması, böyle olması bizi ilgilendirmiyor. Ne yaptığı bizi ilgilendiriyor. Nasıl yaptığı ilgilendiriyor, kim adına yaptığı ilgilendiriyor. Bunları bir üst akıl idare ediyor ama kim adına idare ediyor, bu önemli. Bakın son zamanlarda bazıları Berlin’e gidiyorlar, geliyorlar ve kimlerle neyi nasıl konuşuyorlar. Diyorlar, ‘Efendim parlamentodan bu karar çıktı ama bu bizim Türkiye ile münasebetlerimizi etkilemez.’ Sevsinler seni. Nasıl etkilemez. Biz parlamento öncesi görüşmeleri şu anda sizlerle aynen yapabilir miyiz? ‘Eğer Tayyip Erdoğan karakteri nedir’ diye sorarsanız. Zaten siz bana bir not verdiniz, onu zaten dünya alem biliyor. Ben bunun gereğini yine yapmaya devam edeceğim.

Niye. Çünkü bu millet bugüne kadar alnı öne eğik dolaşmadı. Biz her zaman dik durduk, dikleşmedik.”

“Amaç üzüm yemekse, meseleyi çözmekse biz buradayız”

Erdoğan, yine dik duracaklarını, dikleşmeyeceklerini ve yollarına böyle devam edeceklerini ifade ederek, “Eğer siz yaptıklarınıza, insanlık dışı suçlarınıza ortak arıyorsanız, o ortak biz değiliz. O ortağı gidin başka yerde bulun. Bilimsel araştırmalar, akademik çalışmalar yoluyla değil, siyasetle, parlamentolar eliyle kirli emellerinizi gerçekleştirmeye çalışıyorsanız bunu yapamazsınız. Bir kulaktan girer öbür kulaktan çıkar. Yaptığınızın zaten uluslararası hukukta da en ufak bir kıymeti harbiyesi yok.

Biz bu ülkelerin kendi cürümlerini hafifletmek için başvurdukları bu kurnazlıklara, bu ucuz numaralara asla boyun eğmeyeceğiz. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Biz rahatız. Dedim ya arşivler ortada. Amaç üzüm yemekse, meseleyi çözmekse biz buradayız. Ancak bu konuyu her başınız sıkıştığında Türkiye’yi dövmek için bir sopa olarak kullanacaksanız, kusura bakmayın, buna izin vermeyiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Gelecek dönemin bu noktada kendileri için bol dedikodu dönemi olacağının görüldüğünü belirten Erdoğan, hocaların, tarihçilerin, yurt dışındaki kurum ve kuruluşların bu meseleleri hassasiyetle çalışması, takip etmesi, bu asılsız ithamlarla onların da mücadele etmesi gerektiğini aktardı.

Bu konuda üniversitelerin daha aktif olmalarını beklediğini dile getiren Erdoğan, “İnanıyorum ki bu süreci, bizler kendi kontrolümüzde hassasiyetle götüreceğiz.” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Ramazan-ı Şerif’in başlayacağını, bu akşam ilk teravihin kılınacağını anımsatarak, yarın oruçlu olacaklarını söyledi.

Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerif’e giriyoruz. Rabbim bizleri Ramazan-ı Şerif’e kavuşturdu. Temennimiz, duamız odur ki; Yarab bizleri Ramazan-ı Şerif’e kavuşturduğun gibi inşallah Ramazan Bayramı’na da kavuştur. Bu ayın rahmet dolu, merhamet dolu bir ay olarak, inşallah Alemi İslam’ın intibahına, ittihadına, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını, Rabbimden niyaz ediyorum.”

Notlar

Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut ve Mütevelli Heyet Başkanı Ramazan Evren, konuşmasının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Hilye-i Şerif olan tablo hediye etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra okulu birincilikle bitiren Emine Karakaş’a plaketini verdi. Erdoğan, İşletme Fakültesi’ni birincilikle bitiren Somalili Adülkerim Hivey adlı öğrenciyi tebrik etti ve bir süre öğrenciyle sohbet etti. Hivey, Cumhurbaşkanının elinden ödül almaktan dolayı çok heyecanlı olduğunu söyledi.

Erdoğan, Hivey’e kaç kardeş olduklarını sordu. Anne ve babasının vefat ettiğini söyleyen Hivey, 6 kardeş olduklarını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun üzerine, “Allah anne ve babasına rahmet eylesin. Bu dediğime anne baba uymuş ve Somali de tabii arazi çok bol. 6 yüz bin kilometrekarenin üzerinde ama nüfus 12 milyon, olmaz. Fakat dünyada en büyük büyükelçiliğimizi Somali’ye yaptık. 80 dönüm arazi üzerinde muhteşem bir büyükelçiliğimiz var. Dedik kiSomali’ye de bu yakışır ve onu yaptık.” diye konuştu.

Törene, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç da katıldı.

Lisans düzeyinde 810 öğrencinin mezuniyeti için düzenlenen törende, Rektör Mehmet Bulut da bir konuşma yaptı.

Exit mobile version